Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster


Sevilir... Bir Memleket Denizi Yoksa da Sevilir...


Açıklama: İçindeyken özlemezsin basit gelir her şeyiyle. Sıkar, işte dersin ormanı, yaylası, suyu… Hep bilinen şeyler, hep aynı yüzler. Sonra bir gün gelir umutların seni bir şeylere zorlar, doğdukları yerlerde doymayanlardan olursun. Kim bilir kaç kişi gibi düşersin yollara ekmek aramaya iş aramaya.
Kategori: Hayatın İçinden
Eklenme Tarihi: 24 Mayıs 2020
Geçerli Tarih: 26 Aralık 2024, 17:56
Site: Yanıkozan Fikir Ve Sanat Sitesi
URL: http://www.yanikozan.com/haber_detay.asp?haberID=40


İçindeyken özlemezsin basit gelir her şeyiyle. Sıkar, işte dersin ormanı, yaylası, suyu… Hep bilinen şeyler, hep aynı yüzler.
Sonra bir gün gelir umutların seni bir şeylere zorlar, doğdukları yerlerde doymayanlardan olursun. Kim bilir kaç kişi gibi düşersin yollara ekmek aramaya iş aramaya. Ne vakit ki bir deniz kenarında oturup denizden yüzüne ince cılız bir rüzgâr vurur kavruk bir yaz akşamı işte o zaman özlemeye başlarsın. Tenini buz tutturan, yüreğini yakan adını dünyaya duyurmuş havasını... Bir türkü düşer diline:
      Yolumuz gurbete düştü
      Hazin hazin ağlar gönül
      Araya hasretlik girdi
      Hazin hazin ağlar gönül
Etrafına bakarsın yok işte sıkıldığın, bunaldığın şeyler yok. Tamda yayla zamanı şimdi. Gitmek istersin izin yok, Cepte para, otobüste yer yok.  Sokakta midye satan birine takılır aklın
‘taze midya, taze midya’ Tercüme etmeye çalışırsın aklınca: ‘yaylaya gidiyorlar, yaylaya gidiyorlar’ Derinden bir of,  bir ah çekersin.
 Yatağını sırtlanmış yayla yoluna düşmüş,  göçünü almış köydekiler ama aralarında sen yoksun. Gece yarılarına kadar yaylanın düzünde ateş yakıp horon tepenlerin arasında sen yoksun.
Aklıma düştü şimdi eşeğin sırtına çuvalı atıp değirmenin yolunu tutmalar. Ağzımızda bir türkü, sonra büyüklerimizin gençken yaptıklarını anlatmaları. Unutmadım daha çayırda tırmığın adını unutup da ayağımı parmaklarına basıp da sapının tam alnıma değdiğinde tırmık olduğunu hatırlamamı. Balta yok duvara dayalı, Meradan gelen koyunlar, çayırdan gelen gelinler yok, güneşin alnında, elinde tırpan, belinde orak yok. Sonra koyunlarımı kurtların parçaladığını ve korka korka eve gitmeyip de samanlıkda gecelediğimi. Anlatılır senelerdir:

Meroy Nuro’ya kaçtı
Mayısın on beşinde.

Bir başkadır köy düğünleri. O evin çatısına damadın çıkıp gelinin başına şeker ve para saçması. O pişi dolu sofraları, kavurması ve ayranı hiç unutulur mu?

Yine türküleri anlatıyor adamın derdini gerisi yalan:


Bu mudur senin eserin
Sinemi yaktı kederin
Ölürsem olmaz haberin
 Hazin hazin ağlar gönül

Yağmurlu, sisli bir hava. Göz gözü görmezken yaylanın o rüzgârlı tepelerinde koyunların peşinde, yatmış, uzanmış o ıslak çimenlerin üzerine. O havada hiç zorlanmıyor adam türküyü söylerken kavalını çalarken, sesi yine kötü çıkmıyor.

Urfanın etrafı dumanlı dağlar
Ciğerim yanıyor, gözlerim ağlar.
Benim zalim derdim  cihanı yakar
Gezme ceylan bu dağlarda seni avlarlar
Anaydan babaydan ayrı koyarlar.

Gün gelir, inersin Ormanköy’e. Artvin’den gelen otobüslere bakarsın, özlem giderirsin. İçinden o otobüslerin lastiklerini indirmek gelir. Memleket havasını içine alıp yanan yüreğini serinletmek istersin. Gün olur, açarsın www. yanikli. com köy sitesini, bakarsın olana, bitene. Ve ondan da memleket özlemini giderirsin.

Buralarda gençlerin ağzında "yaa denizi olmayan bir memleket nasıl güzel olabilir ki" lafı. Olur, olur arkadaşım olur,  tertemiz havası, yemyeşil yaylası, hayat dolu ormanı ve mutlu insanları varsa neden güzel olmasın ki? Varsın bir denizi olmasın.

Sevilir... Bir memleket denizi yoksa da sevilir...
                                                                                                                                               22 Şubat 2009/ Akyazı                                                                        Muhammet AVCI

 


Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster