Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat |
Resimleri Göster
BABAMIZLA YAŞADIĞIMIZ ANILARA YOLCULUK
Açıklama: Annemler de n'apsınlar bir paket kibrit bile alınamayan parayı.
Kategori: Hayatın İçinden
Eklenme Tarihi: 17 Mayıs 2020
Geçerli Tarih: 26 Aralık 2024, 13:27
Site: Yanıkozan Fikir Ve Sanat Sitesi
URL: http://www.yanikozan.com/haber_detay.asp?haberID=467
Babamı beş yaşlarında kaybetmiş bir yetimim. Zor hatırlıyorum. Şimdiki çocuklar gibi cin birisi değildim. Geç gelişme gösteren bir çocukmuşum. 5 yaşlarına kadar yürüyemiyen ve konuşamayan bir çocuk. Okula da sekiz yaşlarında başlamışım.
Mehmet Bey, anlatır:
Babanın cenazesinde sen, yolda oynuyordun.
Yani, babamı kaybetmemi bile pek fark edememişim. Hayal meyal evimizde toplanan halkın ağlaştığını hatırlıyorum.
Babam ölmeden iki gün evvel bir rüya görüyor ve üzüntüyle anneme anlatıyor:
-Hatun, diyor.
-Rüyamda seninle Muhammed’in üzerine toprak dökülüyordu. Annem de:
-Herif, senin canın sağ olsun , diyor.
Rüya ki rüya. Babam ölüyor ve annem 39 yaşında 7 çocuğuyla dul, bense 5 yaşında yetim kalıyorum. Üzerimize toprak değil taş düşmüş taş.
Babamın üzerine ormanda ağaç düşmesi sonucu beyin kanaması geçirip Artvin’de hastanede iyileşemeyip ölümüyle cenazesinin köye getirilmesi sırasında Mevlüt ağabeyim de askere yola çıkmış ve yolda babasının cenazesiyle karşılaşıyor.
Bu acı dolu manzaraya karşılık annem:
-Arkadaşlarından ayrılma. Oğlum vatan atandan önce gelir. Der ve abim babasının cenazesi için yoldan geri dönemez ve kışlaya yol alır. 18 ay sonra ancak izne gelir. Her 20- 21 Mayıs günü hem babamızın son yolculuğu hem de ağabeyimizin askere gidişi acıyla yâd edilir.
Bu anıyı Kadir ağabeyimden defalarca dinlemişim...
Kadir ağabey tahsil için Akyazı'ya yolcu ediliyor. Köyden Akyazı'ya giden muhacirlerin hareket edecekleri Çidil köprüsüne iniyorlar anne- babayla. Kamyona biniyor Kadir ağabey vedalaşıp, az sonra babamız tekrar kamyona çıkıyor ve defalarca sarılıp- öpüyor Kadir ağabeyimi. Kamyon hareket edip, gözden kayboluncaya kadar el sallıyor ardından.
Ardından bahar geliyor ve babamız bir iş kazası sonucu vefat ediyor. Sene: 1961 O zaman şimdiki gibi anında haber alma nerdeee? Haberi dayılar alıyorlar ve ufaktan ufaktan mahallenin çocuklarına ' Baban öldü' dedirtiyorlar. Ağabeyim, dayılara soruyor, bu defa dayılar:
Enişte vefat etse, bizim burda ne işimiz var, kalkar gideriz, diyerek geçiştiriyorlar.
Nihayaet, okullar tatil oluyor, ağabeyim köye dönüyor.Cami kapıda, önüne bir komşumuz çıkıp:
Kadir oğul hoş geldin, ne yazık babaaaan öldüüüüü...
Ağabeyim, telaşla eve çıkıyor.
Babam nerde? Diye soruyor, ' şura gitti, bura gitti' deyip, geçiştiriyorlar.
Hani derler ya, çocuktan al haberi. Dönüp bana soruyor:
Adamlay gotuydlar babay, demişim.
Ağabeyim, hep şunu derdi:
Her ne vakit cami kapıdan geçsem, babamı hatırlarım. Babam, cami kapıda öldü.
Kadir ağabeyim, babamın ölümüyle ilgili şunu anlatırdı:
- Çayırı mallar otlamasınlar diye aynı mevkide çayırı olan Sabit amcayla çayırın etrafını ağaçlar çevirmek için ağaç kesiyorlar. O zaman hızarla biçilirdi ağaçlar. Biçip, ağacın tam yıkılmasına yakın babam bir ağaç boyu kadar uzağa kaçıyor. Yıkılan ağaç bir başka ağacı daha yıkıyor. Kadere bakın ki, babamıza ikinci ağaç düşüyor.
Eskiden peşkir denilen ve havluya benzeyen bir örtüyü örtünürlerdi adamlar. Babamın da böyle bir peşkiri varmış. Eskimesin diye yalnız bayram ve Cuma namazlarında örtünürmüş babam. Babam ölünce, annem bana vermişti bu peşkiri.
Ben de bunu birçok mirasyediler gibi değersiz kullanmışım. O peşkiri bir ip gibi yapıp, ormandan odun sürüklediğimi hayal- meyal hatırlıyorum.
Şimdi de:
-Ahhhh baba ahhhh diyorum,
-Keşke kendine esirgemeseydin!
Durağın uçmağ ola!
Babamız ölümünden evvel gurbete çalışmaya gider komşularıyla. Bir süre çalışırlar. Çalıştıran kişi, sanırım dükkan işletiyormuş. O anda parası olmadığından, dükkanından manifatura cinsinden mal veriyor isteyen çalışanlara. Babamız da para almak istiyor. Adam da, bir süre sonra parayı yollayacağını söylüyor. Babamız ölüyor bu arada. Adam da takriben 30- 40 sene sonra o günkü rakamla aynı parayı getirip geliyor. Annemler de n'apsınlar bir paket kibrit bile alınamayan parayı.
-Helal olsun, diyorlar.
Babamın ölümünden sonra yıllar geçti. Elimizde hiç bakıp hasretimizi gidereceğimiz bir fotoğrafı yok maalesef! Belki Şavşat askerlik şubesinde var ama onu arşivlerden kim çıkarıp, verir ki bize! Elimizde sadece ağaç kesip, kesilen ağacın babamın üzerine düştüğü yer olan çayırın resmi var. Ona da şimdi ne uğruyoruz ne de biçiyoruz maalesef!
Mayıs 2020 Sakarya
Muhammet AVCI
Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat |
Resimleri Göster