Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Gizle


ÇOCUKLUĞUMUZUN OYUNLARINA BİR YOLCULUK


Açıklama: Daha yeni yeni topu elime alıp, on atıştan altısını sayı yapmamı hiç unutamam.
Kategori: Hayatın İçinden
Eklenme Tarihi: 18 Mayıs 2020
Geçerli Tarih: 27 Aralık 2024, 21:47
Site: Yanıkozan Fikir Ve Sanat Sitesi
URL: http://www.yanikozan.com/haber_detay.asp?haberID=468


Çocuk demek, oyun demek, çocuk demek, sevgi demek ve çocuk demek yarın demek. Çocuk sevgiyle ve oyunla büyür. Çocukluğunda oyundan yoksun büyüyenlerin bir yanları hep eksiktir. Çok özgün oyunları yok günümüz çocuklarının. Kapandıkları odalarında bilgisayarda araba yarışları ve savaş oyunları oynarlar. Ve çok az sözcükle de yaşamlarını sürdürürler. Geçmiş yılların oyunları artık birer anı olarak yer ediyor hafızalarımızda. Birbirine yakın evleri olan çocuklar, bulduğumuz en küçük boşlukta kendimize oyun alanı yaratırdık. Okullar tatilse, taa sabahtan gün batımına kadar sürerdi oyunlarımız. Acıkmak mı? Mahal yoktu ki evimize gidip birşeyler atıştırmaya. Toz – toprak içinde kalırdı üst başımız. Tepeden tırnağa kadar terlerdik de rüzgar kuruturdu terimizi. Çocukluğumuzda neler oynuyorduk, hatırlıyor musunuz? Bilgisayarın olmadığı yıllarda bu oyunları oynardık. Okuldan gelir gelmez annemizden izin alır, mahalleden arkadaşlarımızla oyuna koyulurduk hemen. İşte o oyunlardan birkaçı; Birdirbir, uzun eşek, yağ satarım, saklambaç ve çelik çomak ( Bila) oynamayan bir çocuk düşünebilir misiniz? Kayabaşı'nda evlerin arasında misket oynadığımız ve ceplerimizin artist ve futbolcu resimleriyle dolu olduğunu unutmuş değilim.Yeri gelir arkadaşlarımızı yenerek kazanırdık misketlerimizi yeri gelir bakkaldan paramızla alırdık. Sapan,ağaç dalından kopardığımız çatala lastik bağlayarak yapardık sapanımızı. Çobanken, tahtirevalli yapıp oynayışımız hiç unutulur mu? Köşe kapmacayı, kör ebeyi, mendil kapmacayı, beştaşı, ip atlamayı ve saklambaçı genelde kız arkadaşlarımız oynarlardı. Hele seksek? Mendil kapmaca, oynayanlar için hız ve zeka isteyen bir oyundu. Birimiz ebe olurduk saklambaçta, arkadaşlarımızın kimisi ağaç arkasına, kimisi de evlerin içine saklanırdı. Bu oyunlardan hangisi koruyabildi yeni dünyada yerini? Evlerimizde de oynadığımız oyunlarımız vardı. Yüzük oyunu, nesi var ve evcilik bunlardan birkaçı. İsim şehir; eve gelen konukların çocuklarıyla ev ortamını dağıtmadan oynayabildiğimiz tek oyundu. Kışın da kızaklarla kayardık gün boyu. Bazen de muziplik eder, kardan kuyular yapıp, gelen- geçenleri kuyuya düşürüp, gülerdik, eğlenirdik. Çocukluğumuzda ne gezerdi şimdiki gibi oyuncaklar? Geçmişin çocuklarının oyunlar konusundaki yaratıcılığı,imkansızlıklar karşısındaki buluşları bugün ne yazık ki yok. Bütün günü, kendi imalatımız olan oyuncaklarla geçiriyorduk.Makaralarla araba yapıyorduk. Topumuz yoktu da bez parçalarından bile top yaptığımız olurdu. Gün boyu, yaylanın meydanında 'Koco' dediğimiz oyunu oynardık. Yanıbaşımızda oturan aksakallı dedeler olurdu. Şimdi ne o dedeler kaldı, ne koco oynayan çocuklar!!! Top oynamaktan başka oyun bilmezler adeta bugünün çocukları. O oyunların bugün yalnızca anılarımızda yer almasının suçlusu kim? Bir de işin üzücü yanı, oyuna vaktimiz yoktu. Çobanlık, iş- güç, kardeşe bakma ve beşik sallama aklıma gelenlerden birkaçı. Köy hayatında ailenin bütün fertleri çalışmak zorundadır. Bu olay da bunun bir parçası. Kadının çocukları var, kaynana- kaynata var, iş var, Kadının biri de hem işe gitmeyi istemiyor hem de gidemeden edemiyor. İşine giderken büyük çocuğunu küçüğüne bırakarak diyor ki: Çocuk ağlamadıysa mıncıkla da ağlasın da çağır, geleyim. Kadın işe gider, aradan kısa bir süre geçer, büyük çocuk tarlada çalışan annesine seslenir. - Mıncıklıyayım mı anne? Derken oyun bozuluyor. Bizim zamanımızda ne gezerdi şimdiki gibi parklar? Şimdiki çocuklarsa sanal oyunlardan kalkıp, parka gidip oynamıyorlar maalesef. Parklarda dedeleri- nineleri daha çok görüyoruz. Kaydıraklarda kayan dedelerimizi derrsiniz, salıncaklarda sallanan ninelerimizi mi dersiniz? Bunlar, çocukken parklarda unuttuklarımız değerlerimizdirler. Bizim zamanımızda ne gezerdi böyle yüzme havuzları, ya derelerde ya da kürün dediğimiz havuzlarda yüzerdik, oynardık. Arada sırada güreş tuttuğumuz da olurdu. Top veya top gibi yaptığımız şeylerle maç yaptığımızda ben genelde kaleci olurdum. Daha ortaokula yeni başladığımız seneydi. Beden eğitimi öğretmenimiz, potaya atış yaptırıyor ve not veriyordu. Daha yeni yeni topu elime alıp, on atıştan altısını sayı yapmamı hiç unutamam. Her halde soyadımın 'Avcı' olmasındandı. Çocukken oyun oynadığımızda, arkadaşlarımızla tartışmalarımız ve kavgalarımız da olmuyor değildi. Ama biraz sonra barışır ve oyuna kaldığımız yerden devam ederdik. Keşke, büyüklerimiz de bizim gibi barışıp, bir araya gelebilseler!!! Mayıs 2020 Sakarya Muhammet AVCI

Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Gizle