Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster


ANILARLA ESKİ YANIKLI GÜNLERİNE YOLCULUK


Açıklama: - Muhammet, bunu bana yapmayacaktın, demesiyle bayılıp yere düşmesi bir olmuştu.
Kategori: Hayatın İçinden
Eklenme Tarihi: 20 Mayıs 2020
Geçerli Tarih: 26 Aralık 2024, 23:18
Site: Yanıkozan Fikir Ve Sanat Sitesi
URL: http://www.yanikozan.com/haber_detay.asp?haberID=469


1989 yılının Ekim'iydi. Samsun'dan Köyümün Bağlar okuluna tayin olmuştum. Akşamüzeriydi. Eşya dolu olan arabayla okulun önünden geçerken okulun öğretmeni olan Kadir ağabeyimle yengemi görmüştüm. Ve hala onları orada görüyorum. Ertesi gün, ağabeyimle devir- teslim işlemlerini gerçekleştirdik, çayımızı içtik, tavsiyelerini dinledim ve onu görev yapacağı Yaylalar okulu'na başarı dileklerimle yolcu ettim. Ağabeyim: - Arada bir Abdullah gelir de postala, daha gelmez, dedi. Böyle yapmamla, bu sıra o da beni mahalleye koymadı, ta ki yeğenim yengesi olana kadar sürdü bana olan küskünlüğü Abdullah'ın. Bağlar okulunda çalışırken çok has komşularımdan biri Recep ustaydı. Çok yemeklerini yemişim rahmetli Esma ablanın. Evlerinin yandığını da hala unutamadım. Cemal amca, bağından, bahçesinden topladığı üzümleri bir gün evvel okula getirir, ertesi sabah Şavşat pazarına götürüp, satardı. Zengin olmasına zengindi ama çalışkanlığından da vazgeçmiş değildi. Yılların birinde, köyden Sakarya'ya dönüyordum. Köy yolunun genişletme çalışmasından dolayı kapalıydı. Dönüp, yayla yoluna ve Karçal deresinden geçip uzun sürede Artvin'e ulaşmıştık. Karçal deresinde geçmişte bir minibüsün şoför Cemil ustanın cenazesine giderken şarampole yuvarlanmasıyla 3-5 kişinin ölüp, kalanların içinde Mevlüt ağabeyimin de olduğu yeri gördüğümde hayrette kaldığım bir andı. O araziden değil insanın bir kayanın bile un ufak olmamasını düşünemezdim. Demek ki saklayan Allah saklıyor. Hatırladığımda hala ürperiyorum. Güneyce mahallesine sık sık giderdim. Hüseyin Gül dede hastaydı. Bir ara dedim ki: Maçahelli adamlar dermişler ki, Yanıklı'nın en emniyetli yeri Sersat'tır. Ne çığ gelir ne de sel. Bana bir arsa ver de ben de sana komşu olayım. -Canın sağ olsun. Nerede istersen gel evi yap, dediğini hatırlar ve rahmetle anarım. Aşağı Bağlar'da oturan Nedim dedeye uğrardım. Hasta yatağında yatarken, her uğradığımda: -Uşaklar, -Gençliğinizin kıymetini bilin! Derdi de belki o zaman o sözünü ciddiye almazdık. Çünkü gençtik, ama şimdi o sözünü hep hatırlıyor ve çok hak veriyorum. Allah'tan rahmet diliyorum. Yine eskilerden Turan amca hafif bir yükle çayırlardan geliyor ve ben de ona: -Şu yük için değer miydi onca yolu yürümeye, dedim O da dönüp bana: -Gelirsiniz benim çağıma! Geldik o çağa ve Turan amcaya da hak veriyoruz maalesef! Allah'ın rahmeti üzerine olsun!. Aslı nenenin son yıllarıydı. Hep elinde değnekle görürdüm de: İtlerden çok korkuyorsun, her halde Aslı nene derdim. O da: -Hiç korkmuyorum, derdi ve gülümserdi. Komşum İsmail Genç abi, araziyi alarak, bize komşu oluyordu. Gece- gündüz çalışıyordu evini yapması için. Biz daha uyanmadan onun Üçpınar'dan gelip, işbaşı yaptığını gördüğümde hayranlık duyardım. Tam evinin çatısı örtmüştü ki, orman işinde hayatını kaybetti. Evini her gördüğümde hep O gözlerimin önüne gelir. Komşum Zekerya Ustayla atölyenin kapısında otururduk. Orası, tüm işi olmayanların veya işinden arazi olanların durağıydı. Hatta, bir ara çay teşkilatı bile kurdurduğumuz oldu. Şavşatlı bir atölyecinin yazıp, kapısına astığı ilanda: -Sizin boş zamanınız, benim iş zamanımdır, notunu Zekerya ustaya söylediğimizde kahkahayla gülerdi. Cami kapıda oturuyorduk komşularla. İlan panosunda askerlik çağına gelenlerin listesi asılmıştı. Ali dayıya dönüp: -Senin o listede şimdi ismin olsa, dememle: - Yeğen, on yıl askerlik yapmayan Ali'nin...Ali dayımız, yerden göğe haklıydı. 60 yaşından 20 yaşına inecek. On yıl askerlik yapsa bile yine 30 yıl ömrü uzayacak. Dursun dayım, gerek Trabzon’da olsun gerek köyümde olsun arada sırada ziyaretime gelirdi ve derdi ki: -Seni benden çok ziyaret eden başka dayın var mı? O konuda haklıydı da. Yine günün birinde köye gelmişti dayım. Akşam yemeğini yedik. Dedi ki: Komşulara söyle. Gelsinler de bir sohbet yapalım. Çağırdım, geldiler. Sohbet başladı. Dayım, daha ilk kelime olarak: Ceh, dedi Cehennemden söz edeceğini anlamıştım. Dayıma dönüp: Dayı, bu işin cenneti yok mu? Bırak şu cehennemi. Yıllardır, herkes cehennemi anlatıyor. Sen bize cenneti anlat, sevdir bize, ümit ver, güven ver…..Dayım Allah rahmet eylesin, kırmadı ve cenneti öyle bir anlattı ki…. Dersiniz yıllardır cennette yaşamış da memlekete izine gelmiş. Evimizin içi buram buram cennet kokusuyla doldu. Mest olduk. İnanır mısınız dilinden cenneti düşürmedi. Cehennemi bir defa bile anmadı. Ahhh! Bir kameramız olsaydı da o anı çekseydik de herkesle paylaşsaydık. Umarım, dayım şimdi o anlattığı cennet diyarındadır. Üç- beş gençle birlikte bir arife akşamı Bağlar mahallesindeydik. İlk önce Gül paşa amcaya uğradık. Gül paşa amca, eşi Zahide nineyle birlikte hayatlarının son demlerini yaşıyorlardı. Biri bir sekide diğeri bir sekide serili yataklarının üzerinde oturuyorlardı. Selamlaştık, hal- hatır sorduk. Ortada bir yer sofrası ve üstünde yöresel ikramlarımızın başında gelen pişi dolu tepsi vardı. Bize dönüp: -Yiyin uşaklar, yoksulluktan vita yağı alamadık da tereyağıyla pişirdik. Gönül rahatlığıyla yiyin. Diyerek her zamanki şakacı haliyle tebessüm etmemize vesile oldu. Akşam yemeğinden sonraydı. Kapı çalındı. Baktım Şaban ağabeyim. Ta Karçal'dan çok da çıra getirmiş, evin kapısına dökmüş de: Çırayı içeri al! Der- demez gittiğini ve bizim o çırayla birkaç kışı geçirdiğimizi nasıl unutabilirim, nasıl? Güz mevsimiydi. Bir yandan teröristlerden bir yandan yabanilerin tarlalara zarar vermelerinden korkuluyordu. Komşumuz Şükrü dayı: Vallahi enişte sesimizi teröristler duymasınlar diye tarlaya da bağıramıyoruz. Dediğini ve birlikte gülüştüğümüz de daha dün gibi. Kamyonla odun getirtmiştim evime. Onca odun evimin ve komşum Mehmet Ali'nin evinin etrafına dolmuştu. Ertesi gün, eşim: -Mehmet Ali amca, akşam bize kızdın mı? Ne diyorsun Sermiye! Evimi ki hep yıksanız sesimi çıkarmam. Onun o engin gönüllüğünü nasıl unutabilirim? Hele bir de rahmetli eşi Zahide ablanın yaptığı. Çarşıdan geldiğimde bazen biraz domatesi poşete koyup geçirirdik onlara. Bir de bakmışsın Zahide ablamız kocamaaan bir çırayı evimizin kapısına dayatıp gitmesi yok mu? Kabri nur olsun! Köyün Sahriyent mezrasına gelin almaya gitmiştik. Sofrada, adettendir 'Molla ' deyip istek yapmak. Abdullah amcamız, bize dönerek: Mollanın zamanı değil, yiyin- için düşün yola! Dediği ve bizi kahkahalarla güldürdüğünü de hiç unutmadım. Merkez camiinin inşaatının ikinci katının betonunu döküyorduk. Yediden yetmişe çok insan vardı beton dökmede. Oğlum Metehan da daha çok küçüktü. O da el arabasıyla harç taşıyordu. Bir anda harç dolu arabayla üst kattan alt kata düşmesi bir oldu. Şükrolsun bir şey olmadı birkaç kaşık bal yiyip işine devam etti. Hele bir de balcılıkla uğraşan Osman enişteyi gördüğünde Metehan hep: - Hep bal kokuyorsun Osman enişte, demesi yok muydu? Okulumun gözde öğrencilerinden biriydi Tansel. Bayramların olmazsa olmazıydı. Hele bir çıkıp ‘Cerrahpaşa’yı söylemesi vardı ki taş olsa ağlardı. Ya dedesi Bekçi Selahattin Abi? Artık ondan sonra: Ne 'Mektebin bacalarını söyleyen var, ne de Ders veren hocaları var. Arada sırada Abdiyet'e Mevlüt Bey'in yanına uğrayıp, onunla sohbet etmeyi çok severdim. Balkonunda hem çayımızı içer, hem söyleşir hem de tam karşımızdaki kabristana bakar, dalardık. Şimdi, artık o da o balkonda değil, o da o karşıya taşındı... On altı yıllık köy yaşamımızın ardından Adapazarı'na hareket ediyorduk. Arabayla evlerine 'Allahaısmarladık ' demeye uğramıştık da: Kayınvalidem, bana dönerek: - Muhammet, bunu bana yapmayacaktın, demesiyle bayılıp yere düşmesi bir olmuştu. Yarım saatten fazla beklemiştik ayılmasını. Ayılınca helallaşıp ayrıldık köyden ve sevdiklerimizden. Şoför Asım usta, arabada kısa bir konuşma yaparak: Muhammet Hoca, köyümüze yaptığın hizmetlerinden dolayı köyümüz adına teşekkür ediyorum ve yeni görev yerinde başarılar diliyorum. Alnın ve yolun açık olsun! Sözleri bizi hem duygulandırmış hem de çok mutlu etmişti. Mayıs 2020 Sakarya Muhammet AVCI

Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster