Tokat Vali Yardımcısı Hüseyin Avcı geçirdiği kalp krizi sonucu vefat etti”.Bu haber medyaya yansıdığında nasıl bir değerin kaybedildiğinin farkına varan kaç insan vardı acaba ülkemizde?Herkes sıradan bir mülki amirin aramızdan ayrıldığını mı düşündü, yoksa halk için, ülke için sorumluluk alan,elini taşın altına koyan,halkla bütün olan bir misyonun bir halkası mı koptu mülki idare zincirinden?
1964 yılında Artvin ilinin o zamanlarda Şavşat ilçesine bağlı Yanıklı köyünde dünyaya gelen ikizlerden biriydi Hüseyin Avcı.Babası gelişimleri çok yavaş seyreden ikizlerini dört yıl sonra nüfusa kaydettirir.Gerekçe askerlik yaparken zorlanmasınlar;çünkü babasının amcası Kurtuluş Savaşı’na Yanıklı köyünden giden ilk askerlerdendir.Bu gidiş trajik bir olayın yaşanmasına neden olur.Dönme ihtimalinin hemen hemen olmadığı bir savaşa giden amcasının hanımı intihar eder.
İlk öğrenimini doğduğu köyde görür.Liseyi Artvin’nde bitirir.Yüksek öğrenimini, İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi bölümünde tamamlar.Aynı üniversitede mastır yaptıktan sonra doktora öğrencisi olarak yüksek öğrenimine devam eder.Maiyet memurluğunu Amasya’da yapar.
Sırasıyla:
Alucra Kaymakamlığı
Yenişarbademli Kaymakamlığı
Tomarza Kaymakamlığı
Yedisu Kaymakamlığı
Demirözü Kaymakamlığı
Göksun Kaymakamlığı
Kahramanmaraş Vali Yardımcılığı
Nevşehir Vali Yardımcılığı
Nevşehir Vali Vekilliği(Haziran 2002-Şubat2003)
İznik Kaymakamlığı
Tokat Vali Yardımcılığı görevlerinde bulunur.
Görev yaptığı bütün il ve ilçelerde halka açık, şeffaf ve katılımcı yönetim tarzını benimsemiş,”Devlet-Vatandaş” işbirliğinin en güzel örneklerini vererek birçok başarılı projeye hayatiyet kazandırmıştır.
İznik ilçesinde görev yaparken uğradığı haksızlıkları, yapılan iftiraları öğrenince insanın aklı almıyor.Beş yıla sığdırılan özverili çabanın karşılığında reva görülen haksızlıklar, iftiralar, karalamalar…Ve mükafat gecikmeden verilmiş Tokat Vali Yardımcılığına gönderilerek(!)Oysa ilçeyi gezdikten, halkla konuştuktan sonra şu soruyu sormadan kendimi alamadım:Elimizdeki değerlerin kıymetini, onları kaybettikten sonra mı bileceğiz, anlayacağız?Bu değerler, kolay mı yetişiyor?Yaşarken, görev yaparken niye görmüyoruz bu varlıklarımızı, neden kolayca harcıyoruz?Tabutunun başında:”Hızına yetişilmezdi.”,”Atom karıncaydı.”,”Halktan biriydi.”,”Babaydı.”Kapısı herkese açıktı.” gibi söylemlerle ne değişir, neyi değiştirebiliriz ki…?Bunları yazarken aklıma yıllar öncesinde basına yansıyan bir olay geldi.Terörün en yoğun yaşandığı yıllarda Bingöl ili Yedisu ilçesinde görev yapan Hüseyin Bey,her zaman olduğu gibi yine halkla iç içedir, halkla bütünleşmiştir.Görev süresi bitince ilçeden ayrılır, Bayburt ili Demirözü ilçesine atanır.Yanlış hatırlamadıysam Milliyet gazetesinde bir köşe yazarının yazısında Kaymakam Hüseyin Avcı’dan bahsediliyordu:Yedisu ilçesinden bir vatandaş ilçedeki olumsuz durumdan yakınıyor ve ilçedeki mülki amire bir türlü ulaşamadıklarını söylüyordu.Hemen ardından Hüseyin Bey’den bahsediyor ve şu cümleyi kuruyor Yedisulu vatandaş:”Hiç olmazsa Hüseyin Bey’in odasına girer,çayını içer,derdimizi anlatırdık.” Bürokrasinin soğuk yüzüne inat…
Çalışkandı.Ele aldığı bir konuyu mutlaka sonuçlandırırdı, yarım bırakmazdı.Olumsuzluk bildiren hiçbir “eylem” onun sözlüğünde yer almazdı.Yorgunluk, bıkkınlık bilmezdi.Güler yüzlüydü.En zor anlarında bile yüzünden tebessüm eksik olmazdı.Alçak gönüllüydü.Çocukla çocuk olurdu.Herkesin dışladığı, hor gördüğü, küçümsediği gariplerle dostluk kurardı.Korkusuzdu.Ne evinde ne de yanında koruma istemezdi.Ona ulaşmak isteyen; evde, sokakta, pazarda gece- gündüz fark etmez ulaşırdı.Karalıydı.”Yaparım.” dediğini yapardı.İnançlıydı.”O biliyor, O görüyor ya!” derdi.Şiiri ve şairleri severdi.Her yıl “İznik Göl Akşamları” şiir şölenlerini düzenlerdi.Cömertti.İhtiyaç sahibi kim varsa kapısından boş dönmezdi.
Fakat bir şeyi bilmiyordu:
“Dost bîpervâ felek bîrahm devran bîsükûn
Derd çok hemderd yok düşman kavî tâli’ zebûn”
Fuzûlî