İsrail'in Gazze'ye yardım götüren gemilere yönelik saldırısını, gerekçesi ne olursa olsun uluslararası hukuka tamamen aykırı bir devlet terörüdür. Bu saldırı mevcut İsrail Hükümeti'nin bölgede barış istemediğini bir kez daha açık ve net olarak ortaya koymuştur. Bu insanlık dışı devlet terörü karşısında sessiz ve tepkisiz kalmayacağımız bilinmelidir.Fakat bu tepki demokratik ölçüler çerçevesinde olmalıdır. Bu tepkinin ölçüyü aşması bizi uluslararası arenada haklı olduğumuz halde haksız düşürür. Türkiye'den yola çıkan ve Gazze'ye yardım malzemesi götüren sivil gemilere uluslararası sularda, uluslararası hukuku ayaklar altına alarak İsrail tarafından saldırı düzenlendiğini duyan Dünya’nın hemen harekete geçmesi gerekir. Dünyanın balinalara gösterdiği hassasiyeti mazlum insanlara uzanan sevgi elinin kesilmesi sırasında da göstermesi gerekir. Bunun aksi çifte standart olur. . Gerek Türkiye'den gerek diğer ülkelerden hareket eden gemiler tamamen insani amaçlı yardım malzemeleriyle yüklü olup, gemiler uluslararası seyrüsefer kuralları çerçevesinde de sıkı bir şekilde kontrol edilmiştir. Aynı zamanda gemilerde yardım gönüllülerinden başka yolcu bulunmamaktadır. Saldırıyı gemidekilerin başlattığını öne süren İsrail, Dünya kamuoyu karşısında kaldığı yalnızlığına kılıf uydurma gayretindedir. Bu açıklamasına kargaların bile gülebileceğini söylemek arif olmayı gerektirmez. Gazze'ye ulaşmak için yola çıkan gemilerin, Gazze'de uzun süredir insanlık dışı şartlarda yaşayan, en temel ihtiyaçlarından mahrum kalarak hayata tutunmaya çalışan çocuklara, kadınlara, sivillere, masum insanlara yardım ulaştırmak amacını taşımaktadır. Gemilerin ilaç, sargı bezi, ağrı kesici, ekmek, pirinç, makarna, oyuncak, inşaat malzemesi ve benzeri malzemelerden başka hiçbir şey taşımadığını Dünya bilmektedir. Gemilerde sadece Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları değil, 32 farklı ülkeden Gazze'ye giden yardım gönüllüsü bulunmaktadır. Fakat İsrail, her zamanki gibi yalan-dolanlarıyla Dünya kamuoyunu yanıltmaktadır. Medeni Dünya’nın bu oyuna geleceğini de gözden uzak tutmamalıyız. Çünkü aynısı Ermeni yalanlarında da yaşanmaktadır. İsrail tarafından yapılan bu saldırı gerekçesi ne olursa olsun uluslararası hukuka tamamen aykırı bir devlet terörüdür. Bu saldırı mevcut İsrail Hükümeti'nin bölgede barış istemediğini bir kez daha açık ve net olarak ortaya koymuştur. Bu tavırlar bölge barışını tehdit ettiği kadar İsrail'in kendi vatandaşlarına, kendi halkına da huzur ve istikrar getirmeyecek tavırlardır. Bu insanlık dışı devlet terörü karşısında sessiz ve tepkisiz kalmayacağımızın bilinmesi gerekir. Milletimizin hassasiyetleri doğrultusunda devlet olarak bu olayın tüm boyutlarıyla takipçisi olduğunu ve olacağını halkımız tarafından bilinmelidir. Bu durumlarda iktidarıyla- muhalefetiyle ortak hareket etmenin gerektiği de gözden uzak tutulmamalıdır. Halkımızın da sağduyulu hareket etmesi ve duygusallığa kapılmaması gerekir. Demokratik tepkimizi milletimize yakışan bir asalet ve vakar içinde sergilemeye özen göstermeliyiz. Devlet yöneticilerimizin de İsrail ile olan ilişkilerimizi gözden geçirip yaptırımları uygulamaya koyması kaçınılmazdır. Uluslararası arenada da aktif bir politika uygulayarak Dünya kamuoyunu arkamıza almalıyız.