| |||||||||||||||||||||||||||||||
Karakter boyutu :
10 Mayıs 2017, 15:49
Artvin'li Halk Ozanı YanıkozanBiz kimse için ölmeyiz
Kimseden emir almayız Kimseye uşak olmayız Kimse bizi kullanamaz Şair Muhammet Avcı, 18.02.1955 tarihinde Artvin ilinin Şavşat ilçesine bağlı Yanıklı köyünde dünyaya gelir. Babasının adı Hamit, annesinin adı ise Muhsine’dir. Babasını beş yaşında bir iş kazasında -kesilen ağacın üzerine düşmesi sonucunda- kaybeder. Küçük yaşta yetim kalan şairi annesi, ağabeyleri, ablaları ve amcası büyütür. Şair, bu kişilerin emeklerini her zaman saygıyla anmaktadır. Babasız bir yaşam, şairin tüm sanat yaşamına ister istemez yansıyacak ve trajik konuları, ölümleri, ayrılıkları, yalnızlıkları, özlemleri anlatmaya itecektir şairimizi.
Şairin doğduğu köy, bir orman köyüdür. Halkın geçim kaynağı orman ürünleri ve hayvancılıktır. Kışları ağır geçer. Arazi tarıma elverişli değildir. Bu da, yöre insanını zorunlu olarak eğitime yöneltmiştir. Çok zor koşullar içinde eğitim görmeye çalışır köy çocukları. Maddi olanaklar olmadığından kısa yoldan hayata tutunmak, devlet memuru olmak hem ailelerin, hem de çocukların hülyasıdır.
İlkokulu doğduğu köyde okur. Sanata ve şiire olan duyarlılığı, yatkınlığı o zamanlarda başlar. İlkokul öğretmeni, küçük şairin şiirlerini okulun duvar gazetesinde yayımlar. O şiirleri hatırlamasa da öğretmeninin duyarlı yaklaşımını hiç unutamıyor şairimiz.
Ortaokula Artvin’de devam eder. Ortaokul çağlarında “bahar” ve ”doğa” konulu şiirler yazar. Şair olmaya ve mutlaka bir şiir kitabı yayımlamaya o zaman karar verir.
Lise birinci sınıfı İstanbul’da okur. Edebiyat öğretmeni onları sınıfça Tevfik Fikret Müzesi’ne (Aşiyan) ve Yahya Kemal’in kabrine götürür. Bu gezi, kendisini çok etkiler. Ziyaret sırasındaki heyecanı hâlâ unutamadığını söylüyor.
Lisenin ikinci ve üçüncü sınıflarını Artvin Kâzım Karabekir Lisesi’nde tamamlar. Lisede eğitimine devam ederken ikinci cumhurbaşkanımız İsmet İnönü vefat eder. Edebiyat öğretmeni sınıfın tüm öğrencilerini kütüphaneye götürür ve İsmet İnönü hakkında yazılan yazılarla ilgili bir tarama çalışması yaptırır. Derlenen yazılar İsmet İnönü’nün ölümü nedeniyle yapılacak törende okunacaktır. Bu esnada şairin zihninde, taradığı konuyla ilgili dizeler şekillenmeye başlar. Kütüphanenin bir köşesine çekilip bu mısraları yazıya dökerek şiiri tamamlar. Utana sıkıla, öğretmenine şiiri gösterir. Öğretmeni şiiri çok beğenir ve ildeki törende şiiri kendisine okutturur. Bu olay şaire inanılmaz bir güven kazandırır. “Belki de İsmet İnönü için yazılmış ilk ve tek şiir odur”, demektedir şairimiz. Ama ne yazık ki o şiirden hafızasında fazla dize kalmamıştır.
Yüksek öğrenimini Kars Eğitim Enstitüsü’nde görür. O yıllar, ideolojilerin çatıştığı, eyleme dönüştüğü zor yıllardır. Daha çok ideolojik şiirler yazar ve bu şiirlerini Kars’taki yerel gazetelerde yayımlatır.
Biz kimse için ölmeyiz
Kimseden emir almayız
Kimseye uşak olmayız
Kimse bizi kullanamaz
O yıllarda yazdığı şiirler, şairin Kars’ta ünlenmesini sağlar. Şiir denince, arkadaş çevresinde ve ildeki yerel basında şairimiz akla gelir.
Herkeste çalışma hissi
Bir yanda fabrika sesi
Öbür yanda ezan sesi
Çağa böyle uymalıyız.
Kars’ta tanınan şair, bir gün kırtasiye dükkânına şiir defteri almak için girer. Kırtasiyeciden çıkarken fiili saldırıya uğrar. Bu çirkin saldırıyı yaşamı boyunca unutamaz. Kendisi o dönemde yazdığı şiirlerini pek önemsemez ve bugün o şiirlerin kendisi için bir anlam ifade etmediğini söyler. Bu şiirleri ancak o dönemleri yaşayanların anlayıp okuyacağını ifade eden şair, “onlar benim küllenen acılarımdır.”der.
Kars’ta, halk şiirimizin son ustalarından Murat Çobanoğlu’nun kahvesine devam edememesine çok üzülmüş ve bu arzu içinde bir ukde olarak kalmıştır. Bugün bir ozan olarak tanınmamasına o devamsızlığın neden olduğunu düşünür.
Öğretmen olarak ilk ataması Trabzon’un Of ilçesine bağlı Hayrat Merkez İlkokulu’na yapılır. Bu yıllar daha çok, gurbet konulu şiirlerin yazıldığı yıllardır.
Ana beni gurbette mi doğurdun
Hamurumu gam ile mi yoğurdun
Benzeri dizelerin yoğunlaşacağı şiirler vardır şairin gündeminde.
Arzum gibi sürgündedir neşem de
Oturup inlerim garip köşemde
Yıldızlara varmak vardı düşümde
Ağlamak kaderim, gülmekse haram
Tarifsiz bir histir gurbette bayram
Bayram kavrum kavrum yandığım gündür
Yitik yıllarımı andığım gündür
Acıyı kedere bandığım gündür
Karadağ’ı anımsatır sigaram
Tarifsiz bir histir gurbette bayram
Kalmasın hüzün, çile
Cemreler düşün hele
Düşler dönüşsün sele
Bahar gözlü çocuklar
dizeleri o dönemde yazdığı “Çocuklar” adlı şiirinin bir dörtlüğüdür. ”Bütün Çocuklar Kardeştir” şiirinde ise şairliğin sesine eğitici bir yüreğin sıcaklığı da yansır:
…
Sevgi dolsun yürekleri
Gerçekleşsin erekleri
Ayrı olsa da renkleri
Bütün çocuklar kardeştir
Essin özgürlük yelleri
Açılsın barış gülleri
Ayrı olsa da dilleri
Bütün çocuklar kardeştir
Çocuk denen güfteyi öğretmen beste yapar
Dikenli bile olsa onu güldeste yapar
…
“Selâm” şiirinde:
…
Günler geçsin bahar ile
Unutulsun elem, çile
Selâm güle, karanfile
Bütün çiçeklere selâm
…
Cemre düşer her insana
Özlemini der insana
Selâm 23 Nisan’a
Bütün bayramlara selâm
dizeleriyle yarının büyüklerini selamlar.
Artvin’de düzenlenen çeşitli yarışmalarda birçok ödül alır. “24 Kasım Öğretmenler Günü” dolayısıyla yapılan şiir yarışmalarında iki kez birincilik ödülünü alır.”Şavşat’tan Nağmeler” adlı antolojide altı şiiri yer bulur. Aşağıdaki şiir bunlardan bir örnektir: ÖĞRETMENİM
Görüyor gözüm senle
Gülüyor yüzüm senle
Gecem gündüzüm senle
Geçiyor öğretmenim
Kardan ak bir gelecek
Seninle olur gerçek
Düşlerin çiçek çiçek
Açıyor öğretmenim
Yakın olur her ırak
Yeşerirse çöl, çorak
Buzları orak orak
Biçiyor öğretmenim
Şairimizin son tayin durağı Sakarya’nın Akyazı ilçesi olur. Akyazı yılları, şairin şiir çalışmalarını yoğunlaştırdığı bir dönem olur sanat yaşamında.Yazdığı şiirlerini çeşitli internet sitelerinde özellikle www.yanikli.com’da yayımlar. Gurbet acıları, memleket özlemi ağırlıklıdır artık şiirleri:
…
Rüyadır ekmeğim, hayaldir aşım
Gölgem ile bitmedi hiç savaşım
Ne mezarım belli ne mezar taşım
Adı unutulan bir garibim ben
Şair, doğduğu köyü ve ilini hiçbir zaman unutamaz. Hemen hemen bütün şiirlerinde bu özlemin izlerini görürüz. Örnek olarak, “Artvin Deyince” başlıklı şiirinde serhat şehrimize olan özlemini dile getirir:
Yeşiliyle büyülenir gözlerim
Baharı çiçekli, güzleri serin
Ayvası var, üzümü var her yerin
Narı hatırlarım Artvin deyince
Bir kervan gibidir düğün alayı
Bir ömürdür üç beş günlük balayı
İzmir’in zeybeği, Kars’ın halayı
Barı hatırlarım Artvin deyince
Yeşil yaylaları sanırsın ki çim
Deniz başka güzel, suyu o biçim
Gurbet ellerinde yanarken içim
Karı hatırlarım Artvin deyince
Yanık Ozan gezer deli divane
Bir ismi Çoruh’tur, biri Livane
Bir gönül verdiğinde seven, sevene
Yari hatırlarım Artvin deyince
Hele doğduğu köy apayrıdır şair için:
ÖZLEDİM SENİ KÖYÜM
Yüce dağlarının, yaylalarının
Karını, buzunu özledim köyüm
Çiçekten çiçeğe konan arının
Yolunu, izini özledim köyüm
Sen hep ilham kaynağısın şairin
Bir başka güzeldir tarlan, çayırın
Daima yeşildir kırın, bayırın
Dağını, düzünü özledim köyüm
Hatıran gönlümde canlanır yine
Yeşil ormanların hoş nefesine
Yıllardır hasretim guguk sesine
Kurdunu, kuzunu özledim köyüm
Ben hep sende diliyorum ölümü
Yakıp serpin dağa, taşa külümü
Şen türküler büyülerdi gönlümü
Sazını, sözünü özledim köyüm
Meyve bahçesinde, gür ormanında
Buğday hasadında, gül harmanında
Tertemiz havanın, suyun yanında
Külünü, tozunu özledim köyüm
Bahar coşkusuyla çağlar deresi
Ruhu dinlendirir ahenkli sesi
Yediden yetmişe bütün herkesi
Oğlunu, kızını özledim köyüm
Gönlüme ilk cemre düştüğü andan
Bir hatıra kaldı geçen zamandan
Gurbette gök görünmüyor dumandan
Ayla yıldızını özledim köyüm
Yanık Ozan sil gözünün yaşını
Hasret tüten toprağını, taşını
Mısır ekmeğini, pancar aşını
Tadını, tuzunu özledim köyüm
Üstad Necip Fazıl, anneler için yazdığı bir şiirinde (edebiyatımızda anne üzerine yazılmış en güzel şiirlerden biridir):
“Çocuklar hıçkırır, anneler ağlar”
der. Bu dize, şairin içinden çıktığı toplumla şair arasında olması gereken ilişkiye benzer. Toplum çocuk, şairse annedir.
Memleket özlemini yansıtan birçok şiir yazan şair aynı zamanda çeşitli konular üzerine ağıtlar da yakmıştır .Bu nedenle kendisine “Ağıt Şairi” diyenler bile olmuştur.
Artvin yöresinde genellikle akordeon çalınır düğünlerde, şenliklerde. Yörede “akordeon” dendiğinde akla gelen ilk isimlerden biri Yanıklı köyünden Tahsin Tekin’dir. Tahsin Ustanın yakalandığı amansız hastalıktan vefat etmesi üzerine bir ağıt yakar ve şöyle der:
…
Çayın bardağında, çorban tastadır
Yatağın ağlıyor, yastık hastadır
Geçtiğin köprüler, yollar yastadır
Gözyaşımız nehir, sel Tahsin Usta
Yine kendi köyünden konuşma özürlü, aklı dengesi yerinde olmayan, kendi halinde yaşayan Nuri Avcı’nın acıklı yaşamının son bulması üzerine şunları söyler:
Geçmişten yarına sürer bu hicret
Ukbâda ödenir herkese ücret
Bizim sende ne hakkımız olacak
Asıl sen hakkını bize helâl et
Evden kaçar, yitirirdi izini
İncitirdi dirseğini dizini
Eğdi Hakk’ın buyruğuna başını
Topladı dünyadan dün valizini
…
Şair, asıl acıyı annesini kaybettiğinde yaşar. Babasını çocuk yaşta kaybetmesi, annesine olan düşkünlüğünü kat kat artırmıştır. Çünkü annesi ona hem ana hem de baba olmuştur. Bu ölüm, onu derinden yaralar:
I
Gündüz güneş doğmasaydı
Keşke annem sağ olsaydı
Yazın yağmur yağmasaydı
Keşke annem sağ olsaydı
Her derdimi o bilirdi
Hemen Hızır kesilirdi
Hanemden ne eksilirdi
Keşke annem sağ olsaydı
Yollarında taş koymazdım
Gözlerinde yaş koymazdım
Hiç yanını boş koymazdım
Keşke annem sağ olsaydı
Kapanaydı her bir yolum
Kesileydi elim kolum
Olmayaydı param pulum
Keşke annem sağ olsaydı
II
Bu şok öyle müzmin şok ki
O haz, o şevk artık yok ki
Ağrılarım öyle çok ki
Sızlar durur gece gündüz
Kapanmadı yaram anne
Yarı bozuk yarı düzgün
Nasıl geçti bilmem yüz gün
Böyle mahzun, böyle üzgün
Senden ayrı yaşadığım
Bu ikinci bayram anne
Bu içerik 3402 defa okunmuştur.
|
KONUK YAZARLAR
SİTE ANKETFOTO GALERİ
HAVA DURUMU |
||||||||||||||||||||||||||||||