ana sayfam yap künye e - mail
ANASAYFA BIYOGRAFI MAKALELER SIIRLER RSS AKIŞI ANKETLER VIDEOLAR İLETİŞİM
Karakter boyutu : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
ANILARLA ÖĞRETMENLİK GÜNLERİNE YOLCULUK
24 Kasım 2022, 15:39

ANILARLA ÖĞRETMENLİK GÜNLERİNE YOLCULUK

Kimse okul kurtuldu, demedi, MAALESEF!!

*1 Kasım 1976’da göreve başlamış ve ilk dersime girmiştim. Hala ilk derste iken o kadar yorulmuş, o kadar bezmiştim ki teneffüste öğretmen odasında arkadaşlarıma dönerek dedim ki: -Hele bir hesaplayın, Ne kadar kaldı emekliliğime? Arkadaşlarım, kahkahalar atarak: -Hala ne oldu ki? Bir gün bile olmadı. Bir gün, bir ay, bir yıl ve 30 yıl oldu, emekli oldum. 10 senedir de emekliyim. Allah, nelere kadir değil ki. *** İlk mesleğe başladığım seneydi. Ücretli olarak ortaokulun Türkçe derslerine de girmekteydim. Haliyle okulun duvar gazetesi hem merakım hem de görevimdi. İlk sayısını çıkarmıştık. Hiçbir sıkıntı olmamıştı. İkinci sayı, benim bilgimin dışında çıkarılıp duvara konmuştu. Sayıda, Köroğlu’nun: ‘Yiğitler silkinip ata binende Derelerden boz kurtlara ün olur’ dizeleri okul yönetimini ayağa kaldırmıştı. Hele bir de Güzel Sözler Köşesi’ne ‘Türkler İçin Söylenen Büyük Sözler’ bardağı taşırmıştı. Okul müdürü odasına çağırıp beni sorguya tuttu. - Nedir bu bozkurt mozkurt? dedi. Ben de: - Bu ifadenin siyasal hiçbir yanı yok. Kurt dağdaki kurttur. Kaldı ki Köroğlu/nun ülkücülükle hiçbir ilgisi yok. Okul müdürü: Onu bunu anlamam. Düpedüz propagandadır. Dedi. Gazete, Yayın Kolu başkanı olan öğrenci tarafından çıkarıldığını anlamıştım fakat öğrencime bir zarar gelmesin diye kendimi kurban ettim. *** Trabzon’da öğretmenken, bir gün okulda daha sabah sabah okul müdürüm bana takıldı. Dedi ki: -Muhammet Bey, akşam haberlerde Mehmet Avcı adında bir anarşist İzmir’de yakalandı. Senin akraban mı? Ben de: -Hocam niye kötü örnekleri veriyorsun? İyi Örnekler mi yok? Meclis başkanı Sabit Osman Avcı, DYP Genel Başkanı Yıldırım Avcı, Emniyet Müdürü Hanefi Avcı, Sinema sanatçısı Suzan Avcı, Ses sanatçısı Harika Avcı saymakla bitmez. Saymaya devam edersem sınıfta öğrencilerim öğretmensiz kalırlar. Müdürüm, söylediğine pişman oldu. *** Trabzon- Hayratta öğretmenken, Hayrat’a sürgün bir banka müdürü gelmişti. Tanışıp, söyleşirken kızının eski okulunda klasik matematik okuduğunu, şimdi ise modern matematik okuttuklarını söyleyip, ne yapacaklarını şaşırdıklarını söyledi. Ben de: -Meraklık iş değil, ben de modern matematik okumuştum. Uygun görürseniz kızınıza yardımcı olabilirim. Müdür bey, çok memnun olmuştu. Bir- iki hafta okul çıkışı evinde matematik kursu verdim kızına. İnanır mısınız, kız mıknatıs gibi, ne öğretirsen hemen kapıyordu. Öyle bir müşteriye satış yapmak çok güzel. İki hafta sonra girdiği ilk sınavda 9 alarak kursu sonlandırmıştık. Müdür bey, ücret teklif etmiş, ben de ücreti kabul etmemiştim. Ogünlerde kızım Ülkü dünyaya gelmişti. Müdür bey, kızıma banka hesabı açarak kumbara hediye etmişti. **** Trabzon- Hayrat’ta öğretmendim. Okul müdürümüz Faik Bey emekli olmuş, yerine sınıf öğretmenlerinden Aydın Bey, okul müdürlüğüne gelmişti. Haliyle Aydın Bey’in sınıfı öğretmensiz kalmıştı. O sınıfa haksız- hukuksuz bir şekilde ben görevlendirilmiştim. Yapacak bir şey yoktu. Beş yıldır okuttuğum öğrencilerime veda edip, yeni sınıfımda göreve başladım. Yeni sınıfımda, okul müdürü Aydın Bey’in oğlu vardı. Sınıf başkanlığına getirmiştim onu. Öfkemi öğrencilerimden almak, benim ahlakıma uymaz. Gecemi gündüzüme katarak çalıştım. Karne tatili geldi, çattı. En başarılı öğrencilere ödül verilecekti ve ben bu ödülü bana haksızlık yapan okul müdürünün oğluna verdim. Çevredeki öğretmen arkadaşlarım hayret ve hayranlıkla: -İntikamınız müthiş oldu Muhammet Bey. İnsanlık bunu gerektirir. Öğretmenlik budur. Sizi takdir ediyoruz yüreği güzel insan. *** 1990lı yılların başıydı. Köyümde öğretmenken yerel bayramımız olan 7 Mart’ı kutluyorduk. Bayram öncesi yarışma için öğrencilerime bayrak resmi yapmalarını istemiştim. Kağıdın ön yüzüne bayrak resmini arkasına da adlarını yazıp verdiler. Bayram kutlaması devam ederken muhtar Cevat Düzcan’ı mikrofona çağırdım. Sağ olsun geldi. Dedim ki: -Şu bayrak resimlerine iyi bakın, en güzelini seçin ve ödülünü siz verin. Muhtarımız, bir bir resimleri inceledi. Birini seçti. Cebine elini attı. Bakındı. 50 liradan ufak parası yoktu. Seçtiği bayrak resminin sahibini çağırmak için resmin arkasına baktı ve ismi okudu. --Metehan Avcı. Ödülü verip tebrik etti. Böyle bir sürprizi yapmış olmamdan çok mahcup oldum. Çünkü kazanan benim oğlumdu. *** Samsun’da öğretmenken, Ramazan adında bir öğrencim vardı. Bu çocuk, üç sene birinci sınıfı okudu. Erkek çocukların babalarını ve kızların annelerini kendilerine model gördüklerini öğrencimden öğrendim. Günün birinde okulu paydos etmişiz. Öğrencilerle birlikte eve doğru yürüyorum. Bir baktım, Ramazan, ellerini cebine atmış öyle yürüyor. Ben de ona dönerek: - Ne o Ramazan, niye ellerin cebinde? Dememle, Ramazan bana bakıp, beni şöyle bir süzüp: - Hani ya senin de ellerin cebinde öğretmenim. O gün, bugündür bu anımı hiç unutamadım ve başkasını tenkit etmeden evvel kendimi yoklarım. *** 2001- 2002 yıllarıydı. Gece Hüseyin abi ile okulu boyuyoruz. Mikayil abi geldi içeriye: - Hoca neyin boyasını yaptırıyorsun, okulun kapandı!!! Fırça elimizden düştü. Okul mevcudunu 9 diye vermiştim. Ertesi gün Artvin'e gittim .Yeğenim kaymakam Hüseyin'e vali beyi arattırdım. Muhtar Nusret ile aza Şakir'i valiye yolladım. Okulu açtırdım. Milli eğitim Müdürü Mahmut Yılmaztürk: - Ne et et sayıyı 10'a tamamla dedi. Bağlar Okulunda öğretmen yoktu. Bayramın oğlu şimdi avukat olan Ömer Faruk bana geziyordu. Onu kaydettim. Öteden anneannesi Şahinaz abla: - Bizim Faruk, Muhammet hocayı kurtardı, dedi. Kimse okul kurtuldu, demedi, MAALESEF!! *** Artvin’de öğretmenken bahar günlerinde okullar arası bilgi yarışmaları olurdu. Bir keresinde çok ilginç bir durum olmuştu. Ben, Yanıklı- Bağlar Okulu’nun öğrencileriyle, oğlum Bilgehan, Kızım Ülkü ve yeğenim Fatma da Mehmet Bey’in öğrencileri olup Yanıklı Okulu adına yarıştılar. Bir yanda öğrencilerim, bir yanda yavrularım. Yarışmaya Şavşat- Bahçecik okuluna gitmiştik. Sorular zor ve seçme sorulardı. 10’’a yakın okul yarışıyordu. Bir matematik sorusuna Yanıklı Okulu, sonucu, kâğıdın ön yüzüne yazmış ve tek doğruydu. Fakat diğer okulların öğretmenleri çözümü de gerekir diyerek bunu hazmedememişler ve itiraz etmişlerdi. Biz de karşı itiraz da bulunup: -Netice yeterlidir, diye savunduk. Büyük sınavlarda bile çözüm istenmiyor, sonuca bakılıyor diye direttik. Tartışma büyüdü ve tam puanın verilmemesi yönünde karar alınırken, Kızım Ülkü ayağa kakıp sonuç kâğıdını göstererek - Aha sonuç, kâğıdın arkasını da çevirip aha da çözüm. Demesiyle büyük bir alkış koptu. Oturumu yöneten öğretmen: - Tebrik ederim kızım. Biz hayat boyu hep ezildik, hakkımızı savunamadık. Biz ezildik, siz ezilmeyin, dedi. Yarışmada elenmiş fakat ezilmemiştik. *** Evi okula çok uzaktı. Sağlığının da tam olduğu söylenemezdi. Her gün okula babası getirir- götürürdü. Tabii ki devamsızlığı da çok oluyordu. Hele ki kış günleri. Şöyle- böyle ilk okulu tamamladı. Kesintisiz eğitim olduğu için şehirde üst sınıfa devam etmeliydi. Fakat babası bu işe hiç sıcak bakmıyordu. Beşi bitirince beşi bitirip bir üst sınıfa devam etmeyenleri Milli Eğitime bildirdim. Tahkikat sonucu çocuğun açık öğretim, yoluyla eğitimi yapmasının yolu açıldı. İlköğretim bitti, Ortaöğretime devam etti. Onu da tamamlayıp şimdi de üniversiteye devam ediyor. Hem de çalışıp evine ekmek götürüyor. Benimle her görüşmesinde: - Allah sizden razı olsun hocam. Siz olmasaydınız ben şimdi köyde kalmıştım. Babam beni okutmazdı. İnsan, zor da olsa hayata sarılan öğrencilerini gördükçe inanın kendi çocuğuna sevineceği kadar sevinip gurur duyuyor. *** Çok zeki ve başarılı bir öğrencim vardı. Gözlerinden sıkıntısı vardı. En ön sırada oturtmama karşın yine görememe güçlüğü çektiğinden yazı tahtasının dibinde çömelip yazısını yazıyordu. Durumu birkaç kez babasına anlattım. Babası her defasında ‘doğuştan böyledir, tedavi olmaz’ diye diretti. Bilirsiniz, demokrasilerde çare tükenmez. Ağabeyine ve eniştesine rica ettim ve onları ikna edebildim. Babasından gizli şehre göz doktoruna götürdüler, Doktor, gözlük verip yolladı. İnanır mısınız, o en ön sırada oturan çocuk, en arka sırada oturmaya başlayıp, başarılı bir şekilde okuldan mezun oldu. Ardından ortaokul, lise derken üniversiteyi de bitirip öğretmen oldu. Velhasıl o çocuk şimdi öğretmen. *** Sakarya- Akyazı’ya yeni tayin olmuştum. 29 senelik öğretmendim. 1. Sınıfların bana verilmesi ile başladı sıkıntılar. Okulların açıldığı ilk gündü. Ben de en az öğrencilerim kadar heyecanlıydım. İlk gün, İlköğretim haftası kutlamaları için Artvin’den gelen ben ve yine Ağrı’dan gelen bir bayan arkadaş görevlendirilmiştik. Bugün, bir de Mili Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in ilçemizi ve okulumuzu ziyaretleri gündemin baş maddesi. Sabah olur- olmaz İlköğretim haftası kutlamalarının yapılacağı okula gittik. Saygı duruşu- İstiklal Marşı derken tören bitti. Herkes bir yerlere koşuşuyor. Arkadaşımla ben kaldım kocaman bahçede bir de bir okulun müdürü. Kutlamanın bu kadar az içerikli olmayacağını düşünerek sordum ve: -Törenin devamı Madanoğlu’ndadır, dedi. -Aracınız yoksa benimle gelin, dedi ve gittik. Tören hayli sürdü. Tören bitimi okulumuza, dersimize yetiştik. İlk günümüz böyle başladı, böyle sürdü ve ben yılsonunda emekliye ayrıldım. Kasım 2021 Sakarya Muhammet AVCI

Bu içerik 488 defa okunmuştur.

Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit

Diğer Haberler

KONUK YAZARLAR

Hasan Avcı(İst) Hasan Avcı(İst)
Bayram Gelmiş Neyimize
Bilgehan Avcı Bilgehan Avcı
Paris'te Bir Bayram Sabahı
Tarkan Yılmaz Tarkan Yılmaz
Zehir ve Cevher
Muhammet Avcı Muhammet Avcı
Bu Güzellik Sürüp Gitsin
Hasan Avcı Hasan  Avcı
cânâ( şiir)
Kazım Avcı Kazım Avcı
Cumhuriyeti Anlamak
Miraç Avcı Miraç Avcı
Yüzümden düşen sanki bin parça

SİTE ANKET

Şiirleri mi Makaleleri mi takip ediyorsunuz?