Şurası unutulmamalıdır ki yabancılar bizden daha iyi biliyorlar bizim üşenip de gelmediğimiz buraları
Cumadan sonra Karçal’a gitmeye ve orada iftar açmaya karar verdik. Yiyeceklerimizi ve giyeceklerimizi derleyip toparladık. Hava bulutlanıyor. Ha yağdı ha yağacak durumdaydı. Hatırladıklarımızı almak için ikide bir eve dönmelerin ardından nihayet yola koyulduk. Kaptanımız Cemal’den başka küçüklü- büyüklü arabada on yedi kişi vardık. Yolda yağmur iyiden iyiye kendini gösterdi. Bu havada yola çıkması için insanda deli raporu gerekir. Konuşma, şamata ve gülüşmelerle yolculuğumuz keyifli bir şekilde sürüyor. Derin Karçal vadisini önce iniyor sonra çıkıyoruz. Yemyeşil ormanları ve sarp kayalıkları geçiyoruz. Allah kaza bela vermesin. Arabamız düşse parçamız bulunmaz. Ve de kimse yasımızı tutmaz. Bir ara duraklayıp akşam konaklayacağımız yerde meydan ateşi yakmamız için odun tedarik ediyoruz. Arabanın içi erzak,bagajı odunla dolu. Eskiden bu yollardan yaya bile geçemezdik. Camili yaylasında lastiğimizi şişirdik. Yaylada pansiyonculuk geliştirilmiş, gelen turistler bu pansiyonlarda konaklıyorlar. Yaylanın doluluk oranı yüzde yüze yakın. Tatilciler çoğunlukta. Yaylada dinamo ile elektrik elde edip buzdolabı, televizyon kullanılıyor. Bazı evlerin saçaklarında ay yıldızlı bayrak dalgalanıyor. Heryer yemyeşil şipşirin bir dağ. Tıpkı kartpostal. Şu an yaylada yakıcı bir güneş var. İlerliyoruz, turistler çadır kurmuşlar tatillerini yapıyorlar. Küme küme kar öbeklerinin olduğu yere çıkıyoruz. İmansminda geçidinde konuçlandık. İkindilerimizi kılıp pancar otu toplamaya koyulduk. Lankerlerin aralarında taze taze ot ve çiçekler belirmiş. Eskiden beri atalarımız burayı Maçahele ve bilahere Batuma geçiş yolu olarak kullanmışlar. Tişörtle dolaşıyorum. Sakarya da beni sokmayan sinekler bu tepede kollarımı ve alnımı şişiriyorlar. İftar hazırlıkları başladı.Meydan ateşi yakıldı. Getirdiğimiz odunlar tutuştu. Bir yandan ocağın üzerinde bişi pişiriliyor. Çocuklar siftah etmeye başladılar bile. Bir yandan çay da demleniyor. İftarda mantı, ev makarnası, üzüm, karpuz, bişi ve salata var. Beşikteki bebek mışıl mışıl uyuyor. Ben de günlüğümü yazıyorum. Burada bir kulübe (koh) yapılmış. Ayrıca Göller’den içme suyu da getirilmiş. Çeşme gürül gürül akıyor. İftara yarım saatlık bir zaman olmasına karşılık daha etraf apaydınlık. Günlük güneşlik. Aya elini uzatsan dokunabilirsin. Öte yüz Akdeniz gibi. Bulutlar öylesine çökmüş ki Maçahel’e uçaktan görünür gibi bir görüntü oluşmuş. Gençler fotoğraf çekme telaşında. Ezanı Kadir Altun okudu. Sesi arşa yükseliyordu. Birlikte Karçalın zirvesinde iftar açtık. Göğe Komşu Topraklar işte burası. Gökten uçaklar geçiyor. AZ önce güneşli olan hava yerini soğuğa terk etti. Su o kadar soğuk ki bir avuç sağ avucumuzdan birini sol avucumuzdan içmek zorundayız. Çay ancak içimizi ısıttı. Meydan ateşinde ısınıyoruz. İyi ki abdestimizi önceden almışız. Yoksa bu soğukta imkansız gibi bir şey. Yeniden çaylar demleniyor. Akşam namazlarımızı eda ettik. Ama teravih e yaylaya ulaşmamız zor Ateşin etrafında muhabbet ediyoruz. Bir daha gelelim diyoruz. Çaylarımızı, suyumuzu içip, iyice ısınıp dönmek için toplanıyoruz. Birbirimizle helalleşip evimize dönüyoruz. Kaptanımıza bize bu fırsatı verdiği için teşekkür ediyoruz. Doğa cenneti olan bu güzelim yerleri herkesin görmesini tavsiye ediyoruz. Bu saklı cennette arzu edenlerin bizim gibi iftar açmasını öneriyoruz. Şurası unutulmamalıdır ki yabancılar bizden daha iyi biliyorlar bizim üşenip de gelmediğimiz buraları. 27 Temmuz 2012 Yanıklı Yaylası Artvin Muhammet AVCI