1979 senesiydi. Askerliğe karar aldırmam için Erzurum Mareşal Fevzi Çakmak Hastanesi’ndeydim. Birkaç gün gerekli tetkikler yapılmış olup sonuçlar açıklandı. Ben ve birçok arkadaşım yedek subay adayı olacaktık. Kimimiz üzülüyor, kimimiz gurur duyuyorduk. Erzurumlu bir arkadaşımsa çürüğe ayrılmıştı. Görseydiniz onun vaveylasını. Mareşal Fevzi Çakmak Hastanesi’ni kopardığı çığlığıyla inletiyordu. Ve: Ben nişanlıma ve anneme ne diyeceğim? Sözleri hala yüreğimde cap canlı olarak yaşıyor. Sağlam olup, çürük raporu alanların kulaklarına küpe olsun! 1981 yılının sıcak Ramazan'ı ve Temmuz'uydu. Askerlik yerim olan Erzincan'a yol alıyordum. Artvin'den Erzurum'a ve Erzurumdan 'da Erzincan otobüsüyle yola koyulmuştum. Yanımdaki koltukta oturanla tanıştım. Adı İrfan Atasoy'muş. Erzincanlı ve öğretmenmiş. Söyleştik. Yolculuk bitti ve beni taksisiyle evine götürdü. Seferiydim. Afiyetle bir öğle yemeğini yedirdi. Çayını içip, berbere götürdü. Artık traşımı da oldum ve yine taksisiyle tugaya çıkardı. Vedalaştık. O günden beri hala görmemişim. Nizamiyede yazıcı bizim Şavşat-Oba'dan İlhan'dı. Kimliğime bakınca, beni tugayın en iyi yerine yazdı. Derken bölüğüme gittim. İlk gecem türlü meraklarla dolu geçti. Ertesi gün kahvaltımızı yaptık ve gelin görün ki askeri giysilerimizi, kasaturamızı ve mataramızı elimize verdiler. Askerlik başladı... Gerçekten bataryam tugayın en modern tesislerinin olduğu ayrıcalıklı yerdi. Kantini, lahmacunhanesi, banyosu, gazinosu yanıbaşımızda olup, koğuşları, yemekhanesi yepyeni ve suyu boldu. Hilton Hotel diye tabir edilirdi. Kısa bir süre sonra yemin törenimiz oldu ve esas askerlik başladı. Tüfeğimiz de verildi. Nöbetler de başladı artık. Herkesin kendine ait dolabı vardı. Fakat içinde gıda maddesi saklamak yasaktı. Çavuş- onbaşılar arada sırada dolapları kontrol eder, varsa gıda maddelerini alırlardı. Beyaz peynir cezalıydı. Kahvaltıda genelde şehriye çorbası çıkardı. Sabahları da kantin kapalı olurdu. Ben de çok yemek seçtiğimden aç kalmam işten değildi. Kendimce bir formül geliştirmem gerekiyordu. Ve geliştirdim de. Hafta sonları kantinden karper peynirlerinden alır, kutusundan traş kremimi çıkarıp yana koyar ve kutunun içine peynirlerimi stoklardım. Kahvaltıda birer- ikişer alır kahvaltımı yapardım. Dört aylık askerlik süresince kahvaltımı düzenli olarak yapıp, dolap aramalarında planım deşifre olmadan askerliğimi bitirdim. Bayram iznine köye geliyordum. İçimde günlerdir bir merakım vardı. Doğum olacaktı, oldu mu, Ne doğdu kız mı, erkek mi? Bu ve buna benzer sorular zihnimi yoruyordu. O zaman, çocuk doğmadan, kız mı erkek mi doğacağı bilinemiyordu. Artvin’e gelmiştim, Efkâr durağında arabadan indim. Tam karşımda eşimin dedesi Şevki Dayı, beni görür görmez: -Kukul! Hoş geldin. Gözün aydın, oğlun oldu. Annenle eşin ve oğlun dün köye gittiler. Müjdeyi almıştım. Bilgehan, doğmuştu. Hemen oracıktaki büfeye koşup, bir sigara aldım ve Şevki Dayıya verdim. Durağı uçmağ ola! Hala ben onu hep orada görürüm. Kukul: Şevki Dayının gönül coğrafyasında ‘yavru, oğul’ anlamını taşıyıp, sevgi- muhabbet ifadesiydi. Mektup yazmak benim olmazsa olmazımdı. 101 gün askerlik süremde 102 mektup yazmışım ve 30 tane mektup almışım. Yine günün birinde eşimin bir amcasına yazıyorum mektubu. Diyorum ki satır arasında: -Bu dört aylık askerlik süresinde adam olmaya çalışıyorum. Amca da mektubunda: - Oldu olacak 24 ay askerlik yap da tam adam ol ( şaka şaka) Bu espri aradan geçen 40 seneye yakın süreye karşın tebessüm ettiriyor hala bana. Şans bu ya. Teftiş de tam benim dönemime denk düştü. Komutanımız, eğitimi ağır aksak yapanları ayırıp bir kıyıya arazi etmişti. Ne olduysa o zaman oldu. Teftiş heyeti, bizim arazi olduğumuz yerden geçmez mi? İnip arabalarından soru yağmuruna tuttu bizi. -Cumhuriyet nedir? Cumhuriyetçilik nedir? Kimsede ses yok. Ben de güzel bir biçimde ifade ettim. - Aferin, asker dedin mi böyle olmalı, dedi ve gitti. Arkadaşlarım, o akşam hatıra defterimde hep bu performansımdan cümleler geçmişlerdi. 29 Ekim sabahı, son nöbetimi koğuşumda tutarken bir yandan sivillerimi de giyinip, terhis belgemle askerliğe noktayı koydum. Nisan 2020 Sakarya Muhammet AVCI