İnsan iki parçaya ayrılır; kalp ve beyin... İnsanın iki aracı vardır; bilgi ve iman... İnsanın iki hayatı vardır; dünyevi hayat ve uhrevi hayat... Dünyevi hayatın araçları bilgiler; uhrevi hayatın araçları imandır. İman ve bilgi birbirinden tamameİnsan iki parçaya ayrılır; kalp ve beyin... İnsanın iki aracı vardır; bilgi ve iman... İnsanın iki hayatı vardır; dünyevi hayat ve uhrevi hayat... Dünyevi hayatın araçları bilgiler; uhrevi hayatın araçları imandır. İman ve bilgi birbirinden tamamen kopuk değildir. İnsan bir şey bilir; fakat ona inanmadığı sürece o bildiği yarı yanlış-yalan bir bilgidir. İnsan bazen bir şeyler öğrenir ama bir eksik vardır. Kafasında ampul parlar fakat bir şeyler eksiktir, bir semptom: Kalbin heyecanla atması. İşte bu iman etmenin eksikliğinden gelir. İnsan bildiğine inanmadığı sürece beyin, insanı harekete geçiremez. İnsanın robot ya da bilgisayarla farkı da burada ortaya çıkar. Bir komutan bir insana bir bebeği öldürme emri verdiği zaman arkasını dönüp gidemez; çünkü o askerin bir emri uyulamadan önce ne kadar acımasız olsa da vicdan süzgecinden geçireceğini bilir. Ve çoğu zaman da emre itaat gerçekleşmez. Fakat bir robot ya da bilgisayar emir/komut aldığında, o emirle bir millet bile yok olacaksa gözünün yaşına bakamaz çünkü bakacak göz yoktur. Gözü olsa bile o göz kalbe değil bir beyine bağlıdır. Ve beynin vicdanı yoktur. Bilme eylemi öğrenmekle başlar, öğrenilene inanarak nihayete ulaşır. O yüzden Din'ler insanların kalbine seslenir. Beyin araçtır. Şimdi bundan sonraki satırlarda bu yazılanların ışığında test edileceksiniz. Bilmekle inanmak arasındaki farkı göstermeye çalışacağım. Bir kaç bilgi sunacağım, bu bilgilerin ne kadarının inanca dönüşeceğini ölçeceğim. 1. İslam ilk ortaya çıktığında insanlar bir ülkeden bir ülkeye haftalarla, aylarla ölçülen zaman süreçlerinde ulaşabilirlerdi. Fakat günümüzde insanlar binlerce kilometrelik mesafeleri saatlerle ölçülen zaman dilimlerinde aşabiliyor. Hatta ışınlanma çalışmaları bir mucize olmaktan çıktı, ihtimal dahili konular arasına girdi. 2. İnsanlar birbirlerinin yüzünü ancak gözlerinin görme gücüne muhtaç olarak gerçekleştirebiliyorlardı. Yani Urfa'daki bir insanın Atina'daki bir insanı görmesi bir deli saçması durumunda bir ihtimaldi. Sesini duyması da aynı şekilde... Fakat günümüzde bırakın farklı ülkeyi güney kutbuyla güney kutbu arası mesafedeki insanlar birbirlerinin yüzünü görebiliyor, seslerini duyabiliyor, birinin yazdığı yazı diğerine ulaştırılabiliyor. 3. İnsanların yeni bir kıtayı bulduğunda yaşadığı kibrin yerini bugün uzayda oteller inşa eden insanların kibri aldı. 4. 3D teknolojisi; gözlüğümüzü takyor ve normalde iki boyutlu TV teknolojisiyle izlediğimiz filmlerin içine giriyoruz. Hatta herhangi bir videoyu 3D hale getirip, gözlüğü takarak "gerçek" te olduğu gibi olayın içine girebiliyoruz. Düşünün kaybettiğimiz insanın görüntüsüne bu derece yaklaşabildiğimizi. Belki de çok yakında onlara dokunma şansımız bile olacak. 5. Dağın başında telefonumuzu açıp, diğer bir ülkenin dağının başındaki birini telefonumuzun ekranından görebiliyor, sesini duyabiliyoruz 3G sayesinde. 6. Polisten kaçma olayı artık tarih oldu. Dünyanın herhangi ücra köşesindeki bir evde saklanmış bir kutunun içindeki bir insan uydu yardımıyla bulunabiliyor. 7. Obama'nın ABD başkanı seçildiği başkanlık seçimlerinde CNN tarafından yapıldığı gibi bir görüntü herhangi bir ortama üç boyutlu olarak yansıtılabiliyor. 2022 deki Dünya Kupası Japonlar tarafından isteyen her ülkenin stadyumuna 3 boyutlu olarak yansıtılacak. İsteyen istediği büyüklükteki masasında bu maçı 3 boyutlİnsan iki parçaya ayrılır; kalp ve beyin... İnsanın iki aracı vardır; bilgi ve iman... İnsanın iki hayatı vardır; dünyevi hayat ve uhrevi hayat... Dünyevi hayatın araçları bilgiler; uhrevi hayatın araçları imandır. İman ve bilgi birbirinden tamamen kopuk değildir. İnsan bir şey bilir; fakat ona inanmadığı sürece o bildiği yarı yanlış-yalan bir bilgidir. İnsan bazen bir şeyler öğrenir ama bir eksik vardır. Kafasında ampul parlar fakat bir şeyler eksiktir, bir semptom: Kalbin heyecanla atması. İşte bu iman etmenin eksikliğinden gelir. İnsan bildiğine inanmadığı sürece beyin, insanı harekete geçiremez. İnsanın robot ya da bilgisayarla farkı da burada ortaya çıkar. Bir komutan bir insana bir bebeği öldürme emri verdiği zaman arkasını dönüp gidemez; çünkü o askerin bir emri uyulamadan önce ne kadar acımasız olsa da vicdan süzgecinden geçireceğini bilir. Ve çoğu zaman da emre itaat gerçekleşmez. Fakat bir robot ya da bilgisayar emir/komut aldığında, o emirle bir millet bile yok olacaksa gözünün yaşına bakamaz çünkü bakacak göz yoktur. Gözü olsa bile o göz kalbe değil bir beyine bağlıdır. Ve beynin vicdanı yoktur. Bilme eylemi öğrenmekle başlar, öğrenilene inanarak nihayete ulaşır. O yüzden Din'ler insanların kalbine seslenir. Beyin araçtır. Şimdi bundan sonraki satırlarda bu yazılanların ışığında test edileceksiniz. Bilmekle inanmak arasındaki farkı göstermeye çalışacağım. Bir kaç bilgi sunacağım, bu bilgilerin ne kadarının inanca dönüşeceğini ölçeceğim. 1. İslam ilk ortaya çıktığında insanlar bir ülkeden bir ülkeye haftalarla, aylarla ölçülen zaman süreçlerinde ulaşabilirlerdi. Fakat günümüzde insanlar binlerce kilometrelik mesafeleri saatlerle ölçülen zaman dilimlerinde aşabiliyor. Hatta ışınlanma çalışmaları bir mucize olmaktan çıktı, ihtimal dahili konular arasına girdi. 2. İnsanlar birbirlerinin yüzünü ancak gözlerinin görme gücüne muhtaç olarak gerçekleştirebiliyorlardı. Yani Urfa'daki bir insanın Atina'daki bir insanı görmesi bir deli saçması durumunda bir ihtimaldi. Sesini duyması da aynı şekilde... Fakat günümüzde bırakın farklı ülkeyi güney kutbuyla güney kutbu arası mesafedeki insanlar birbirlerinin yüzünü görebiliyor, seslerini duyabiliyor, birinin yazdığı yazı diğerine ulaştırılabiliyor. 3. İnsanların yeni bir kıtayı bulduğunda yaşadığı kibrin yerini bugün uzayda oteller inşa eden insanların kibri aldı. 4. 3D teknolojisi; gözlüğümüzü takyor ve normalde iki boyutlu TV teknolojisiyle izlediğimiz filmlerin içine giriyoruz. Hatta herhangi bir videoyu 3D hale getirip, gözlüğü takarak "gerçek" te olduğu gibi olayın içine girebiliyoruz. Düşünün kaybettiğimiz insanın görüntüsüne bu derece yaklaşabildiğimizi. Belki de çok yakında onlara dokunma şansımız bile olacak. 5. Dağın başında telefonumuzu açıp, diğer bir ülkenin dağının başındaki birini telefonumuzun ekranından görebiliyor, sesini duyabiliyoruz 3G sayesinde. 6. Polisten kaçma olayı artık tarih oldu. Dünyanın herhangi ücra köşesindeki bir evde saklanmış bir kutunun içindeki bir insan uydu yardımıyla bulunabiliyor. 7. Obama'nın ABD başkanı seçildiği başkanlık seçimlerinde CNN tarafından yapıldığı gibi bir görüntü herhangi bir ortama üç boyutlu olarak yansıtılabiliyor. 2022 deki Dünya Kupası Japonlar tarafından isteyen her ülkenin stadyumuna 3 boyutlu olarak yansıtılacak. İsteyen istediği büyüklükteki masasında bu maçı 3 boyutlu olarak izleyebilecek. 8. "İnsanlar bugün dondurulup gelecekte bir gün uyandırılacak" hayali hayal olmaktan çıkıyor. vs. vs. vs. Bin yıl önceki insanların yaşamlarıyla 20 yıl sonraki bu yaşamı kıyasladığımızda insanların ne kadar "insan üstüleştiği"ni göreceksiniz. Şimdi bilgi zaafından iman yeteneğine geçelim. Katrilyonlarca yıldızdan bir yıldızın yörüngesindeki gezegenlerden birinin içindeki onlarca ülkenin içindeki onlarca şehirden birinde yaşayan ve öldükçe kaybolup giden tecrübelere sahip insanlar bunları yapabiliyor ve yaşamı saçma sapan bir hale getirebiliyorsa, acaba tüm dünya insanlarının ortak ismiyle "Tanrı" bu Dünya'yı neden yaratamasın. İşte bilginin görevi burada bitiyor ve kişi imanı ile baş başa kalıyor: a. Bu güne kadar yaşamış olan milyarlarca insana has parmak izi, b. Yüz ve kemik hatları c. Göz yapısı d. Uzaydaki şaşmaz ihtişam e. İnsan vücudundaki ihtişam f. Hücrelerdeki ihtişam g. Bitkilerdeki ihtişam h. Hayvanlardaki ihtişam ı. Havanın atmosferdeki yolculuğu i. Uyku ve rüya vs. vs. Ve şu kilit soruyu sorayım. Acizliğinden sual olunmayan insanın yukarıda sayısal maddeler halinde verdiğim mucizeleri gerçekleştirmiş olması mümkün görülürken; (ki gözümüzün önünde) kudretinden sual olunmayan Tanrı'nın harfli maddeler halinde verdiğim ve veremediğim daha hayret verici yaratılışları gerçekleştirmiş olması neden mümkün görülmez. Buna beyinler değil, kalpler cevap versin. Miraç Avcı 20 Aralık 2010 00:48 u olarak izleyebilecek. 8. "İnsanlar bugün dondurulup gelecekte bir gün uyandırılacak" hayali hayal olmaktan çıkıyor. vs. vs. vs. Bin yıl önceki insanların yaşamlarıyla 20 yıl sonraki bu yaşamı kıyasladığımızda insanların ne kadar "insan üstüleştiği"ni göreceksiniz. Şimdi bilgi zaafından iman yeteneğine geçelim. Katrilyonlarca yıldızdan bir yıldızın yörüngesindeki gezegenlerden birinin içindeki onlarca ülkenin içindeki onlarca şehirden birinde yaşayan ve öldükçe kaybolup giden tecrübelere sahip insanlar bunları yapabiliyor ve yaşamı saçma sapan bir hale getirebiliyorsa, acaba tüm dünya insanlarının ortak ismiyle "Tanrı" bu Dünya'yı neden yaratamasın. İşte bilginin görevi burada bitiyor ve kişi imanı ile baş başa kalıyor: a. Bu güne kadar yaşamış olan milyarlarca insana has parmak izi, b. Yüz ve kemik hatları c. Göz yapısı d. Uzaydaki şaşmaz ihtişam e. İnsan vücudundaki ihtişam f. Hücrelerdeki ihtişam g. Bitkilerdeki ihtişam h. Hayvanlardaki ihtişam ı. Havanın atmosferdeki yolculuğu i. Uyku ve rüya vs. vs. Ve şu kilit soruyu sorayım. Acizliğinden sual olunmayan insanın yukarıda sayısal maddeler halinde verdiğim mucizeleri gerçekleştirmiş olması mümkün görülürken; (ki gözümüzün önünde) kudretinden sual olunmayan Tanrı'nın harfli maddeler halinde verdiğim ve veremediğim daha hayret verici yaratılışları gerçekleştirmiş olması neden mümkün görülmez. Buna beyinler değil, kalpler cevap versin. Miraç Avcı 20 Aralık 2010 00:48 n kopuk değildir. İnsan bir şey bilir; fakat ona inanmadığı sürece o bildiği yarı yanlış-yalan bir bilgidir. İnsan bazen bir şeyler öğrenir ama bir eksik vardır. Kafasında ampul parlar fakat bir şeyler eksiktir, bir semptom: Kalbin heyecanla atması. İşte bu iman etmenin eksikliğinden gelir. İnsan bildiğine inanmadığı sürece beyin, insanı harekete geçiremez. İnsanın robot ya da bilgisayarla farkı da burada ortaya çıkar. Bir komutan bir insana bir bebeği öldürme emri verdiği zaman arkasını dönüp gidemez; çünkü o askerin bir emri uyulamadan önce ne kadar acımasız olsa da vicdan süzgecinden geçireceğini bilir. Ve çoğu zaman da emre itaat gerçekleşmez. Fakat bir robot ya da bilgisayar emir/komut aldığında, o emirle bir millet bile yok olacaksa gözünün yaşına bakamaz çünkü bakacak göz yoktur. Gözü olsa bile o göz kalbe değil bir beyine bağlıdır. Ve beynin vicdanı yoktur. Bilme eylemi öğrenmekle başlar, öğrenilene inanarak nihayete ulaşır. O yüzden Din'ler insanların kalbine seslenir. Beyin araçtır. Şimdi bundan sonraki satırlarda bu yazılanların ışığında test edileceksiniz. Bilmekle inanmak arasındaki farkı göstermeye çalışacağım. Bir kaç bilgi sunacağım, bu bilgilerin ne kadarının inanca dönüşeceğini ölçeceğim. 1. İslam ilk ortaya çıktığında insanlar bir ülkeden bir ülkeye haftalarla, aylarla ölçülen zaman süreçlerinde ulaşabilirlerdi. Fakat günümüzde insanlar binlerce kilometrelik mesafeleri saatlerle ölçülen zaman dilimlerinde aşabiliyor. Hatta ışınlanma çalışmaları bir mucize olmaktan çıktı, ihtimal dahili konular arasına girdi. 2. İnsanlar birbirlerinin yüzünü ancak gözlerinin görme gücüne muhtaç olarak gerçekleştirebiliyorlardı. Yani Urfa'daki bir insanın Atina'daki bir insanı görmesi bir deli saçması durumunda bir ihtimaldi. Sesini duyması da aynı şekilde... Fakat günümüzde bırakın farklı ülkeyi güney kutbuyla güney kutbu arası mesafedeki insanlar birbirlerinin yüzünü görebiliyor, seslerini duyabiliyor, birinin yazdığı yazı diğerine ulaştırılabiliyor. 3. İnsanların yeni bir kıtayı bulduğunda yaşadığı kibrin yerini bugün uzayda oteller inşa eden insanların kibri aldı. 4. 3D teknolojisi; gözlüğümüzü takyor ve normalde iki boyutlu TV teknolojisiyle izlediğimiz filmlerin içine giriyoruz. Hatta herhangi bir videoyu 3D hale getirip, gözlüğü takarak "gerçek" te olduğu gibi olayın içine girebiliyoruz. Düşünün kaybettiğimiz insanın görüntüsüne bu derece yaklaşabildiğimizi. Belki de çok yakında onlara dokunma şansımız bile olacak. 5. Dağın başında telefonumuzu açıp, diğer bir ülkenin dağının başındaki birini telefonumuzun ekranından görebiliyor, sesini duyabiliyoruz 3G sayesinde. 6. Polisten kaçma olayı artık tarih oldu. Dünyanın herhangi ücra köşesindeki bir evde saklanmış bir kutunun içindeki bir insan uydu yardımıyla bulunabiliyor. 7. Obama'nın ABD başkanı seçildiği başkanlık seçimlerinde CNN tarafından yapıldığı gibi bir görüntü herhangi bir ortama üç boyutlu olarak yansıtılabiliyor. 2022 deki Dünya Kupası Japonlar tarafından isteyen her ülkenin stadyumuna 3 boyutlu olarak yansıtılacak. İsteyen istediği büyüklükteki masasında bu maçı 3 boyutlu olarak izleyebilecek. 8. "İnsanlar bugün dondurulup gelecekte bir gün uyandırılacak" hayali hayal olmaktan çıkıyor. vs. vs. vs. Bin yıl önceki insanların yaşamlarıyla 20 yıl sonraki bu yaşamı kıyasladığımızda insanların ne kadar "insan üstüleştiği"ni göreceksiniz. Şimdi bilgi zaafından iman yeteneğine geçelim. Katrilyonlarca yıldızdan bir yıldızın yörüngesindeki gezegenlerden birinin içindeki onlarca ülkenin içindeki onlarca şehirden birinde yaşayan ve öldükçe kaybolup giden tecrübelere sahip insanlar bunları yapabiliyor ve yaşamı saçma sapan bir hale getirebiliyorsa, acaba tüm dünya insanlarının ortak ismiyle "Tanrı" bu Dünya'yı neden yaratamasın. İşte bilginin görevi burada bitiyor ve kişi imanı ile baş başa kalıyor: a. Bu güne kadar yaşamış olan milyarlarca insana has parmak izi, b. Yüz ve kemik hatları c. Göz yapısı d. Uzaydaki şaşmaz ihtişam e. İnsan vücudundaki ihtişam f. Hücrelerdeki ihtişam g. Bitkilerdeki ihtişam h. Hayvanlardaki ihtişam ı. Havanın atmosferdeki yolculuğu i. Uyku ve rüya vs. vs. Ve şu kilit soruyu sorayım. Acizliğinden sual olunmayan insanın yukarıda sayısal maddeler halinde verdiğim mucizeleri gerçekleştirmiş olması mümkün görülürken; (ki gözümüzün önünde) kudretinden sual olunmayan Tanrı'nın harfli maddeler halinde verdiğim ve veremediğim daha hayret verici yaratılışları gerçekleştirmiş olması neden mümkün görülmez. Buna beyinler değil, kalpler cevap versin. Miraç Avcı 20 Aralık 2010 00:48